Mersin Sohbet Fıkralar


 ALLAH'IN KEMALİ                                                            
Bir mecliste Kuranı Kerim'den söz açılmıştı .Kuran'ın eşsizliğinden ve olağanüstü bir eser olduğundan bahsedilirken, odanın bir köşesinde kendi halinde çubuğunu içmekte olan bir Bektaşi söze karışarak : 
-Evet, Allah'ın kelamı cidden eşsizdir. Ama, yazısı biraz karışıktır!,...der. 
Dinleyenlerden biri hayret ve biraz da hiddetle sorar : 
-Karışık mıdır, nereden biliyorsun?  
Bektaşi acınacak bir tavırla cevap verir : 
-Alnımın yazısından! 

 

ALLAH ŞİMDİ NE YAPIYOR?                                              
Bir gün yolda yaya giden bir Bektaşi'nin önüne bir atlı çıktı : 
-Baba, dedi, bir müşkülüm var. Beni aydınlatır mısın?  
Bektaşi yanıt verdi : 
-Elimden gelen bir şeyse, hay hay, oğlum.  
-Şunu öğrenmek istiyorum : Şu anda Allah ne yapıyor?  
Sualin münasebetsizliğine içerliyen derviş, hic belli etmemiş : 
-Yanıt veririm ama, bir şartla, sen o attan in, ben bineyim.  
-Neden?  
-Böyle yüksek bir suale yüksekten yanıt vermek gerekir de ondan!  
Adam attan inmiş, Bektaşi binmiş. 
Adam: 
-Hadi, demiş söyle bakalım. Allah şimdi ne yapıyor?  
Bektaşi : 
-Ne yapacak, demiş, atı senin gibi budalanın elinden alıp, benim gibi akıllıya veriyor, deyip atla uzaklaşmış. 

 

BAYRAMDAN BAYRAMA  
Bektaşiye sormuşlar : 
-Rakı içer misin? 
-Akşamdaaaan akşaaaama... 
-Namaz kılar mısın? 
-Bayramdan bayrama, bayramdan bayrama...

 

BEKLİYORUM  
Canlardan birine, Ramazanda sormuşlar : 
-Erenler kaç tane oruç tuttun? 
-Henüz nasip olmadı.Tuzak kurdum bekliyorum.

 

BEKTAŞİ BU YA... 
Müthiş bir fırtına patlamıştı.Yolcuların hepsi perişan durumdaydı.Bunların arasında bir de Bektaşi vardı. 
Baktılar, Bektaşi, Allah'a yalvarıp yakarmaya başlamıştı : 
-Adını bilmediğim bir evliyaya bir koç adıyorum.Yeter ki fırtına dinsin...  
Bektaşi'nin yakarması kaptanın tuhafına gitmişti : 
-Hayret! Hiç adını bildiğin bir evliya yok mu?  
-Yok olur mu, elbette var! diye cevap verdi Bektaşi.Var da, hepsini birer kez aldattım... 

                                        

BEKTAŞİ VE SOFU                                          
Koyu sofu bir adamcağızla Bektaşi, bir başka kente gitmek üzere bir kervana katıldılar. Sofu, ikindi üzeri namaz kılacağını söyledi. Bektaşi : 
-Geç kalırsan kervanı kaçırırsın ; onun için sünneti bırak da yalnız farzı kılıver, diye öğüt verdi. 
Bektaşi'nin sözüne uydu adam. O gece bir yerde konakladılar. Ertesi sabah sofu, Bektaşi'ye sitem etti. 
-Dün bana sünneti kıldırmadın, gece rüyama Peygamber Efendimiz girdi.  
Bektaşi adamın sözünü ağzına tıkadı : 
-Daha ne istiyorsun! Farzı da bırak rüyana bu kez Tanrı girsin! 

 

BİRBİRİNE KARIŞTIRDIN 
Bektaşi'nin bir uyuz eşeği ile besili bir ineği varmış...İnekten süt sağıp satıyor, kazandığı paranın yarısıyla uyuz eşeğe arpa alıyormuş.Eşek bir işe yaramıyormuş.Bir gün dayanamayıp dua etmiş : 
-Ey yüce Allahım, beni şu eşekten kurtar! 
Ertesi sabah ahırın kapısını açmış ki ne görsün?İnek ölmüş eşek kalmış... 
Bektaşi o hırsla sokağa fırlayıp milleti başına toplamış : 
-Ey ahali şu yerde yatan nedir? 
-İnektir! 
-Ya şu ayakta duran uyuz? 
-Eşektir! 
Bektaşi açmış ellerini yukarıya : 
-Ey ulu Allahım, sana kırk yılda bir ricada bulunduk, onda da eşekle, ineği birbirine karıştırdın!

 

BİR GÜN FAZLA TUTMUŞ  
Adama sormuşlar : 
-Kaç gün oruç tuttun? 
-Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim! 
Aynı soruyu, orada bulunan Bektaşiye sorunca, hiç istifini bozmadan yanıt vermiş : 
-Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş! 

 

BİTSİN BU DAVA                                                 
Bektaşi'nin birine konuk gelecekmiş. Bektasi konuğu nasıl ağırlar..Elde yok, ayakta yok.. Mahçup olmak da istemiyor...Komşusu Yahudi'nin bir sürü keçisi varmış...Onlardan birini çaktırmadan alıp kesiyor...Ama çaktırmadığını sanan kendisi...Yahudi, ağacın arkasından gözlermiş durumu...Diyor ki kendi kendine, "Kadıya gitsem.. Kadı Müslüman, o Müslüman, ben Yahudi.. Davayı kazanamam. Hadi kazandim, Bektaşi'nin nesi var ki, ondan alıp bana versin...Biz artık Allah'ın huzurunda hesaplaşırız...Yillar geçiyor.Yahudi, Allah'ın huzurunda davacı oluyor, Bektaşi'den... Mahkeme kuruluyor.. 
Allah : 
-Sen Yahudi kulumun keçisini kesmişsin, diyor Bektasi'ye... 
-Kesmedim, diyor Bektaşi... 
-Ben gözlerimle gördum diyor, Yahudi.. 
-Allahim, diyor Bektaşi... Bir mahkemede bir adam hem şahit, hem davacı olamaz.  
-Haklısın ama, diyor, Allah Ben her şeyi görürüm. Ben de gördüm, kestiğini...  
-Allahım, diyor Bektaşi...Aynı mahkemede, hem şahit, hem hakim olunmaz...  
-Gene haklısın, diyor Allah... O zaman getirin keçiyi ona soralım...  
-Ne!... diyor Bektaşi... Keçi burada mı?...Ver onu o zaman bu Yahudi'ye...Bitsin bu dava.. 

 

DAMIZLIK BEKTAŞİ  
İkinci Mahmut, Yeniçeri ocağını kaldırdıktan sonra, Alevi-Bektaşi kesimi üzerinde terör estirmiş, kimilerini öldürmüş, kimilerini ise sürdürmüştü.İstanbul'da hiçbir Bektaşi ortaya çıkamaz olmuştu.Padişah bir gün Bahçekapı'dan geçerken korkmadan, göğsünü gere gere dolaşan bir Bektaşi babası görküş.Adamın rahat tavırları  padişahı etkilemiş.Çağırtılmasını buyurmuş.Baba gelince şöyle demiş : 
-Sizinkilerin tümü bir kıyıya kaçtı, gizlendi.Sen burada yalnız başına ne dolaşıyorsun? 
Baba çekinmeden yanıtlamış : 
-Sultanım, onlar gitti, beni damızlık bıraktılar!

 

DOMUZUN SOFTASI 
Bir Ramazan günü köyün mescidine bir yaban domuzu dadandığını haber vermişler. 
Bektaşi hayret içinde sakalını sıvazlayarak : 
-Garip şey...Softanın domuzunu çok görmüştüm, ama domuzun softasını ilk defa işitiyorum, demiş.

 

DÜNYAYA GÖMLEK YIKAMAYA MI GELDİK? 
Şeker bayramında herkes yeni ve temiz elbiselerini giyip, birbirleriyle bayramlaştıkları gün, bir fakir Bektaşi dedesi, üstü başı pis halde Beyazid Cami'nin önünden geçerken, bembeyaz sarığı, tertemiz cübbe ve latası ile bir hoca karşısına çıkıp : 
-Be adam, mübarek bayram günü bu pis gömlekle dolaşılır mı?Gömleğini yıka! deyince Bektaşi aldırmayarak : 
-Be hocam, yıkayayım ama kirlenir, demiş. 
Hoca : 
-Yine yıka, demiş. 
Bektaşi : 
-Yine de kirlenir, diye diretmiş. 
Hoca inatla : 
-Yine yıka, deyince Bektaşi'nin tepesi atmış ve şu cevabı vermiş : 
-Behey imanım.Biz bu dünyaya gömlek yıkamaya mı geldik? demiş.

 

EŞEKLİĞİNDEN  
Dostlarının baskılarıına dayanamayan Baba Erenler, camiye gitmiş, hocanın vaazını dinliyordu.Hoca, içkinin kötülüğünü anlatmak için aklına ne geliyorsa söylüyordu.Bir ara şöyle dedi : 
-Bir eşeğin önüne, bir kova su ile bir kova şarap koysanız, hangisin içer?Elbette ki su içer.Peki eşek niçin şarabı içmez? 
Bektaşi dayanamayıp seslendi : 
-Neden olacak, eşekliğinden...

 

HAK                                                                              
Nasıl ayin yaptıklarını soran bir Bektaşi'ye Mevlevi : 
-Hak, deyip döneriz!, demiş. 
Bektaşi su cevabı vermiş : 
-Yok azizim, biz Hak denilince dururuz! 

 

HAMURUMUZ TOPRAKLA YOĞRULMUŞ 
Softaların arasına düşen Bektaşi'yi neredeyse zorla camiye sokmuşlar. 
Herkes abdesini almış.Namaza durmuşlar.Softalardan birisi Bektaşi'ye çıkışmış : 
-Erenler, abdest almadınız! 
Bektaşinin yanıtı şöyledir : 
-İmanım, bizim hamurumuz toprakla yoğrulmuştur, pek su ile  oynamaya gelmez.

 

HANGİ PEZEVENGİ KULLANDI? 
Bir Bektaşi, her ne olursa "Allahtan" dermiş.Bir gün külhanbeyin biri, bu Bektaşinin ensesine sultani bir sille aşketmiş.Bektaşi arkasına dönünce külhanbeyi ; 
-Baba efendi, ne bakıyorsun, Allah'tan, demiş. 
Bektaşi hiç düşünmeden şöyle seslenmiş : 
-Doğru be imanım!Ben de Allah'tan olduğunu biliyorum ama, hangi pezevengin eliyle yaptırdığını merak ettim de, ona bakıyorum.

 

HARAM                                                                  
Bektaşinin birini ramazanda içki içtiği için yakapaca kadıya götürürler.Çakırkeyif  Bektaşi'yi görür görmez kadı : 
-Behey kafir!Bu yaşta hala içiyorsun bu zıkkımı.Utanmıyor musun? Bilmiyor musun haram olduğunu?, der. 
-Sırtınızdaki ipek kaftan da haramdır, diye karşılık verir Bektaşi.  
Kadı : 
-Bunun içine pamuk katarlar. 
Bektaşi : 
-Dünyada doğru adam mı kaldı, şaraba da yarı yarıya su katıyorlar... 

İŞİMİZ İŞ  
Hocanın biri Ramazanda ; 
-Ey ümmeti Muhammed!Şarap içmek kesinlikle haramdır.Sakın içmeyiniz!İçenlerin boyunlarına yarın ahirette, içtikleri şarap şişeleri asılarak, mahşer halkına haftalarca teşhir edileceklerdir, diye vaaz veriyormuş. 
Dinleyenlerin arasında bulunan Bektaşi sormuş : 
-Hoca efendi!Şişeler dolu mu asılacak, boş mu? 
Hoca "Boş" dese, cezanın hafifleyeceğini düşünerek : 
-Hayır! Hiç boş olur mu? Dolu olacak, demiş. 
Bektaşi, gülerek şöyle bağırmış : 
-Desene hocam!Cennette de ya hey!

 

İYİ DEĞİLİM! 
Bektaşi'ye sormuşlar : 
-Nasılsın? 
-Şükür edecek kadar iyi değilim! demiş... 

 

İYİ RÜYALAR  
Mevlevi, Bektaşi ve Softa yemekten sonra ikram edilen bir tepsi baklava için rüyaya yatarlar.En hayırlı düşü gören baklavayı alacak. Öneri kabul edilir. Yatar, uyurlar. Sabah olunca Sofu : 
-Ne düş gördünüz anlatın bakalım?, der. 
Mevlevi sikkesini başına geçirerek : 
-Hayırdır inşallah göklere çıktım, der. 
Hoca da : 
-Ben ise düşümde cennete gittim, der. 
Bektaşi : 
-Erenler, ben de gece birinizin göklere uçtuğunu, diğerinizin de cennette gezdiğini görünce, artık bunlar fani dünyaya dönmezler diyerek kalkıp baklavayı temizledim!, der. 

 

KABAHAT SENDE DEĞİL! 
Bir köyde yağmur duasına çıkarlar.Bektaşi de istemeye istemeye bunlara uyar, cemaatin arkası sıra giderken, eline geçirdiği bir ağaç dalını, kendi tarlasının bir köşesine saplayarak, başını yukarı kaldırıp, söylenir : 
-Bizim tarla da işte burası... 
Rastlantı bu ya, yağmur duası yapılır yapılmaz, bulutlar kendini gösterir. 
Kara bir bulutun kendi tarlası üzerine gittiğini gören Bektaşi sevinçle koşar.Bir de ne görsün, ceviz büyüklüğünde dolu, bütün ürünü berbat etmemiş mi?O vakit başını yukarı kaldırır; şöyle söyler ; 
-Kabahat sende değil, sana tarlayı gösteren pezevenkte!...

 

KENDİNDE OLMAYANI                                         
Bektaşi, camide namazdan sonra dua etmiş : 
-Ey ulu Tanrım, bana bir rakı parası ver!  
Yanında namazını bitiren softa da, ellerini kaldırmış : 
-Rabbim, bana iman ver!  
İki duayı da işiten hoca, Bektaşiye : 
-Bak, herkes ne isitiyor Tanrı'dan, sen rakı parası. Utanmıyor musun?, demiş. 
Bektaşi usulca : 
-Ne yapalım hoca efendi, herkes kendisinde olmayanı ister, demiş. 

 

NASIL BECERDİN  
Bektaşi, evinde misafir olduğu için, karpuzcuya uğramış : 
-İyi karpuzun var mı? 
-Kurabiye gibi baba, güven bana! 
-Peki öyleyse iyi bir tane ver bakalım. 
Karpuzcu birini seçip vermiş.Baba erenler, almış ve eve gitmiş. 
Bektaşi, yemekten sonra, konuklarının önünde karpuza gururla bıçağı vurmuş.Fakat o ne?İlk bıçak darbesinden sonra etrafı koku salmış.Karpuz ikiye ayrılınca, foş diye çürüyen içi masaya yayılmış.Tabii her taraf berbat, Bektaşi ise mahçup olmuş. 
Baba, sabahı zor etmiş ve soluğu karpuzcuda almış : 
-Erenler, seni tebrik ederim? 
Karpuzcu şaşırmış : 
-Hayrola baba, beni niye tebrik ediyorsun? 
Bektaşi : 
-Ulan kesmeden, delmeden o karpuzun içine nasıl sıçtın, doğrusu şaşıp kaldım.Seni onun için tebrik ediyorum.

 

NE DÜŞÜNÜYORMUŞ?                                                
Bir Bektaşi, merkebine odun yükleyip şehre gelirken karşıdan tüccar kılıklı iki adam peyda olarak : 
-Şu zındıkla alay edelim, diye Bektaşiye yanaşıp selam verince Bektaşi de durur, merkebi de. 
Tüccarlar işaretle : 
-Bu eşeğin ne düşünüyor?  
-Odun tasımaktan yorgun düştü de, artık kasabada ticaret etmeyi düsünüyor! 

 

NERESİ OLACAK MEYHANE 
Bektaşiyi, rica minnet camiye götürmüşler.Hoca başlamış anlatmaya : 
-Bir yer vardır ki orada, zengin fakir ayrımı yoktur.Dertli giren neşeli olur.Oraya giren herkesin gönlü ferahtır.Bilin bakalım, burası neresidir? 
Bektaşi yanıt vermiş : 
-Neresi olacak, meyhane... 

 

ORUÇ GİTTİ AMA... 
Oruç tutan Bektaşinin biri pek fena susamış.Vakit geçirmek için kırda giderken bakmış gürül gürül akan bir çeşme...Adeta kendinden geçmiş bir halde ağzını dayayıp lıkır lıkır içmeye başlamış.Bu sırada oradan geçen biri görüp : 
-Aman erenler ne yaptın?Oruç gitti, diye seslenmiş. 
Bektaşi, ağzının iki yanından süzülen sular bağrına doğru inerken cevap vermiş : 
-Oruç gitti, ama fakire de can geldi! 

 

PEŞİN NAMAZ 
Bektaşi ile bir hoca birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca : 
-Namaz saati! demiş, başlamış kılmaya... 
Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam... 
Bektaşinin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş : 
-Yahu bu ne uzun namaz böyle? 
-Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları eda eyledim! 
Bektaşi : 
-Eh ben de bir namaz kılayım! demiş ve başlamış namaza... 
Ama ne namaz, bitmiyor, sonunda hoca dayanamamış : 
-Erenler, senin namaz da uzun sürdü! 
-Önümüzdeki haftanın namazını kıldım! 
Hoca şaşırmış : 
-Yahu olur mu böyle şey? 
Bektaşi gülmüş : 
-Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesin? 

                                     

RAKI                                                              
-Rakı helal midir, haram mı? diye sorulunca, Bektaşi şöyle yanıt vermiş : 
-Ağıza göre değişir! 

 

SON NEFESİNİ 
Bektaşiye sormuşlar : 
-Babaerenler, hangi nefesi seversin? 
-Sigaranın ilk nefesiyle, kaynanamın son nefesini, demiş....

 

SENİNKİ PAMUK GİBİ  
Paşanın biri, tanıdığı bir Bektaşi ile konuşurken sorar : 
-Baba, geçen gün bir kadınla gidiyordun, kimdi o? 
-Hanımım olurlar efendim... 
-Peki ama, pek pasaklı ve çirkin biriydi.Onun koynuna nasıl giriyorsun? 
Buna fena halde bozulan Bektaşi, lafı yapıştırır : 
-Sizin pamuk gibi karınızın koynuna herkes girer.Marifet bizim o pasaklı  karının koynuna girmekte, paşam!

 

SENİN MELEĞİN BENİM GİBİ OLUR  
Softa, namazını bitirmiş, selam vererken, komşusu olan ve onu yaptığı kötülüklerden iyi tanıyan, Bektaşi yanına iyice sokulup, "Aleykümselam" demiş.Softanın canı fena halde sıkılmış : 
-Be adam! Sen de nereden çıktın? Namazımı berbat ettin. 
-Selam verdin, ben de aldım. 
-Yahu ben sana değil, meleklere selam verdim. 
-Erenler, ben de meleğim. 
-Ulan defol git şuradan!...Senden melek mi olur? 
-Kızma birader!...Senin gibi Müslümanın benim gibi meleği olur...

ŞEYTANA UYMUŞ  
Canlardan biri, mahkeme reisliği yapıyordu.Bir gün, genç bir kıza tecavüz suçlamasıyla, orta yaşlı birini mahkemeye getirdiler. 
Hakim Bektaşi sordu : 
-Ne diye bu haltı işledin? 
Adam yanıt verdi : 
-Benim kabahatim yok.Şeytana uydum!Kafama girdi ve o işi yapmama sebep oldu. 
Bektaşi yargıç, biraz düşündükten sonra şöyle dedi : 
-Behey açıkgöz!Hazret-i Adem'e secde etmemek için, cennetten kovulmayı göze alan şeytanın işi yok da, sana pezevenklik mi yapacak?

 

ŞİŞEYİ ATTIM  
Hoca, camide içkinin kötülüğünden bahsediyormuş.Cemaat arasında bulunan Bektaşinin fena halde canı sıkılmış.Gitmek üzere kalkayım derken, koynundaki şarap şişesi kayıp yere düşmüş.Baba hiç istifini bozmadan şöyle konuşmuş : 
-Kör olasıcayı işte kaldırıp attım.Sizde varsa, tam zamanı, siz de  atın! 

                                          

UĞURSUZLUK                                                         
Avcı Sultan Mehmet bir gün adamlarıyla beraber akşama kadar bir keklik bile vuramaz. Bunun sebebini de, sabahleyin gördüğü bir dervişin uğursuzluğuna bağlar.Solaklara seslenir.Saraydan cıkarken, şu şu tipte, sivri külahlı, sırtı kambur birinin önünden geçtiğini ve hemen bu adamı bulmaları emrini verir. Tarife göre Bektaşi babalarından ayyaş Hamza Babayı yaka paça huzura getirirler. 
Sultan : 
-Bre uğursuz, nabekar!... Bugün sabahleyin karşıma çıktın. Bu yüzden akşama kadar bir ava rastlayamadım. Bu ne uğursuzluktur.Vurun kellesini...  
Bektaşi bakar ki kelle elden gidiyor. Son bir dileğini açıklamak için söz alır : 
-A devletlum siz beni gördünüz bir keklik vuramadınız. Ama insaf ediniz, benim de bugün ilk gördüğüm sizdiniz ve kellemi kaybediyorum.Söyleyin, uğursuzluk hangimizde!... 

 

ÜZÜM SUYU                                                              
Sultan Abdülmecid bir gün Boğaziçi'nde büyük bir bağın tam ortasındaki köşkünde oturan bir Bektaşi babasını ziyarete gitmiş. Bektaşi, o gün komşu bağdaki bir arkadasını ziyarete gitmiş.O dönünceye kadar padişah bağın hertarafını dolaşmış. Bektaşi dönünce karşılıklı konusmaya baslamislar. 
-Erenler bağın maşallah çok büyük.Üzümünü ne yapıyorsun?  
-Müritlerle ve canlarla birlikte yeriz Sultanım.  
-Buradaki üzüm yemekle biter mi?  
-Yemediğimizi de sıkıp fıçılara basar, suyunu içeriz.  
-Peki ama, sıkılmış üzüm şarap olmaz mı?   
-Vallahi Sultanım, biz üzümü sıkıp fıçılara basarız. Allah ne isterse o olur. Üst tarafina karışmak haddimize mi? 

 

VIZIR VIZIR                                                              
Softalar, Bektaşi'ye, Tanrı'nin büyüklüğünü öğretmeye calışıp duruyorlar.Anlatıp, anlatıp, sonunda da diyorlar ki : 
-Tanri isterse iğne deliğinden deve bile geçirir! 
Bektaşi : 
-Elbette, diyor. 
-Nasıl elbette?, diyor softalar. Bektaşi çözüyor düğümü : 
-Tabii ya! Onun yapamayacağı şey mi var? Canı ister, iğne deliğini büyütür veya canı ister, develeri küçültür, vızır vızır geçirir. 

 

VURMA ZAVALLIYA O HAYVANDIR 
Başıboş bir eşek nasılsa bir camiye girmiş, hoca eşeği döverek dışarıya çıkarmaya uğraşırken, oradan geçen bir Bektaşi babası bu hali görerek hocaya sormuş : 
-Eşeği niçin dövüyorsun be hoca efendi? 
Hoca hışımla cevap vermiş : 
-Gelmiş camiye girmiş. 
Bektaşi teskin etmek için şöyle demiş : 
-Canım hoca efendi, onun aklı erer mi?Hayvan olduğu için yapmış bir yanlışlık, girmiş camiye, bak ben giriyormuyum hiç?..

 
 
 YUKARDAKİ İLE ARAMIZ AÇIKTA                                     
Bektaşinin yolu bir köye düşmüş. Bakmiş ki ortalıkta hiç erkek yok. Köylü kadınlara sormuş :  
-Köydeki erkekler nereye gitti?  
-Yagmur duasina gittiler. 15 keredir gidiyorlar hala yağmur yağmadı, demiş kadınlar.  
Bu arada Bektaşi, gömleğini ırmak kenarında yıkamış ve bir dala asmış. İste tam bu sırada gök gürleyip şimşek çakınca Bektasi, kadınlara dönüp :  
-Bu aralar yukaridakiyle aramız açık da, demiş. 

 
  Mersin Sohbet  Reklam


 

 

Mersin, chatmersin, Mersin sohbet, Mersinchat, Mersin chat, sohbet Mersin, Mersinsobet, Mersin sohbet odalari

 Mersin FM | Bursa Sohbet|Mersin|Kayseri Sohbet|İstanbuL Sohbet